Page 10 - Yıldız'da Yaşam Sayı-8
P. 10

 8
Akademi Yıldız’ın danışmanlarından Dr. Gürkan Sekmen yazdı:
Mutluluk mu, keyif mi? Hayal mi, heves mi?
Söze sert bir soruyla başlayalım. Umut etmek, insanın yaşam enerjisinin kaynağı mı yoksa güçlü bir uyuşturucu mu? Her şeye rağmen umudunu korumak güçlü bir karakter özelliği mi yoksa umut hakikatin panzehri mi? Başka bir ifadeyle kabul edebilme ve yüzleşebilme cesareti gösteremediğimiz gerçekleri umutla makyajlayıp katlanabilir hale mi getiriyoruz?
1943 yılının sonunda bir Alman toplama kampındaki esirlerin çoğu, gelecek yılın Noel’inde evlerine döneceğini umut etmişti. Ama beklenen Noel geldiğinde kamptaki ölüm oranı, beklenmedik bir şekilde, ortalamanın çok ötesinde bir artış göstermişti. Bu ani ölümlerin açıklamasını, kendisi de bu toplama kampın- da yaşamak zorunda kalan ve 20. yüzyılın en önemli psikiyatrlarından biri olan Victor Frankl, “İnsanın Anlam Arayışı” kitabında şöyle yazar: “İnsanlar çektikleri tüm acıları hafifletmek için kendilerine, yeni yıl geldiğinde evlerine döneceklerini söylemişlerdi. Ama yıl sonu geldiğinde ve ufukta hiçbir kurtulma umudu kalmadığında bu çok tehlikeli bir şeye
sebep olmuştu. Umutları, hayal kırıklığına ve çaresizliğe dönüşmüş, tüm direnme güçlerini ve bağışıklık sistemlerini çökertmiş, birden ölmeye başlamışlardı.”Ümit acıyı ertelemenin bir yolu olduğunda teskin edici bir ninniye dönüşmüştü. Oysa bu durumda yapılması gereken, durumla yüzleşmek ve yıkıcı olası- lıklara karşı hazırlık yapmaktı. Sonuçta ümit etmek ve hayal kırıklığı birbirinin ikiz kardeşi olmuştu. Hayal kırıklığı yaşanan şartlar altın- da ölümcül sonuçlar doğurmuştu.
Umut etmek ama neden?
Bu gerçek hikayeden ortaya çıkan kitap, bir toplama kampı me- taforu üzerinden şartları bu kadar dramatik olma-
sa da gerçek
hayatları-
mızla güçlü
paralellikler
kurar. Umut
etmeyi
güçlü bir
sabotajcı
olarak kabul
etmek yine de
sağduyumuza
ters gelir. Peki,
insan kendini nasıl
motive eder o zaman?
Hiçbir umuda sahip olma-
mak, boş vermişlik ve amaçsızlık
duygusu yaratmaz mı? Belki de
öncelikle umut etmek veya heves etmekle, hayal etmek arasındaki farkı netleştirmeliyiz. Bu iki kavram arasındaki farkın anlaşılması, insanın yürüdüğü bu puslu hayat yolculuğunda, içsel pusulasını geliştirmesindeki en önemli etken- lerden biridir kanımca.
Gelecek umutlarının kökeninde genellikle geçmişin mutsuzlukları yatar. Yani aslında bu umutlar, geçmişin hayal kırıklıklarına ve travma- larına verdiğimiz ümitsiz bir tepkiden başka bir
şey değildir çoğu kere. Narsistik yaralanma ya- şamayalım diye egomuz, “Bugün olmadı ama bir gün mutlaka olacak.” diyerek bize tatlı yalan- lar söyler. Ayrıca bu örtülü travmalar, geleceğe de geçmişin gözlerinden bakmamıza sebep olur ve bu nedenle geçmiş değişmeyince ge- lecek de değişmez. Eğer bu travmaları silmeyi başarırsak aynı zamanda gelecek umutlarını







































































   8   9   10   11   12