Page 53 - Yıldız'da Yaşam Sayı-6
P. 53
olaylar, kültürlerarası etkileşimin artması, iş yapış biçimlerinin farklılaşması gibi etkiler çatışmanın oluşmasına zemin hazırlarken aradaki uçuru- mun derinleşmesine neden oluyor. Önceki ku- şaklar değişim dönemlerinde muhafaza etmeye yönelik bir tutum benimserken yeni kuşaklar değişimden yana olan bir tavır sergiliyorlar. Çatışmalar ise karşımızdakini kendi doğrularımı- za, bakış açımıza, değerlerimize, inançlarımıza, düşüncelerimize, iş yapma biçimlerimize göre değerlendirdiğimizde ve bunun dışında doğru olmadığı kabulünü içselleştirip dayatmaya başladığımızda ortaya çıkıyor.
Nasıl azaltılabilir?
Kuşak çatışmalarını yok etmek, tarihsel sürecine bakıldığında zor görünüyor. Bu çatışmaları azal- tacak yöntemleri bulmak ve buna göre tutumlar geliştirmek, daha gerçekçi bir yaklaşım. Bunun için öncelikle bu çatışmaları, toplumsal değişim ve dönüşüm dönemlerinin doğal bir sonucu
olarak görmek gerekiyor. Ayrıca yeni kuşakların tavırlarında gençlik dönemlerinin psikolojik, fizyolojik etkilerinin de olduğu göz önünde bu- lundurulmalı. Aile ve çevrenin kendi doğrularıyla baskı kültürü oluşturması da karşı gelme ya da çatışmaya yönelik tutumları meydana getiriyor.
2015 yılında üniversite öğrencileriyle yapılan bir araştırmanın sonucuna göre Y kuşağı gençleri kendilerini yüzde 70 oranında sorumluk sahibi ve sadık olarak tanımlıyor. Muhtemelen önceki kuşaklar bu sonucu duyduklarında, yüzlerinde bir tebessüm oluşabilir ya da itirazda buluna- bilirler. İşte, çatışmanın başlangıç noktası tam burası! Her kuşak, yaşadığı dönemin özellikleri, kültürü, yaşam biçimi, gelenekleri içinde kendi değerlendirmelerini ve ölçütlerini belirliyor. Bu nedenle kuşaklar birbirlerini değerlendirirken hangi çerçeveden baktığının farkında olmalı. Günümüz bakış açısı ve değerleriyle geçmişi, geçmişin birikimlerden bakarak günümüzü yargılamamak, çatışmaları önlemede en temel başlıklardan biri.
Önemli bir diğer yaklaşım, çatışmaların temelini oluşturan ve karşılıklı ortak bir tutuma dönüşen ön yargılarımızı fark etmektir. Önceki kuşak-
lar; “Gençler her şeyi bildiğini sanıyor!”, “Yeni nesil çok sorumsuz, bunların hiçbir ideali yok!”, “Bunlar çalışmaktan kaçıyorlar, biz böyle miydik?” yorumları yaparken yeni kuşaklarda; “Onlar
çok eski kafalı, bizi anlamazlar!”, “Çok tutucu ve korkaklar!”, “Neyi biliyorlar ki? Teknolojiyi bile kullanamıyorlar!” yorumları, ön yargılı tutumların sözcüklere dönüşmüş hali. Bu bakış açısı kuşak- lar arasında defansif tavırların ortaya çıkmasına
neden olurken aradaki uçurumun mesafesini de artırıyor. Bunun yerine her dönemin kendi gerçekleri olduğu farkındalığıyla empati kurmak çatışmaların engellenmesinde önemli bir rol oynuyor.
Önemli bir diğer konu da birbirinden ve yaşam boyu öğrenme konusunda göstereceğimiz yaklaşım. Kuşakların birbirinden öğrenmeye başlaması, önceki kuşakları, günümüz tabiriyle daha güncel tutarken yeni kuşakların da dene- me yanılma metoduyla öğrenmesinin ve hata yapmasının önüne geçmeye katkı sağladığının bilinmesi gerekiyor. Kurumlarda, usta-çırak ilişkilerine benzer şekilde mentorluk ve ters mentorluk ilişkileri de farklı kuşaklar arasında karşılıklı iletişimin gelişimini sağlarken birbirine yakınlaşmanın ve kabulün de önünü açıyor.
Empati kurmanın önemi
Toplumlar, teknoloji, ekonomi gibi nedenlerle değiştiği sürece her yeni dönemin kendine özgü kültür ve insan profili oluşturacağı bir ger- çek. Bu değişim ve geçiş süreçlerinde, toplumda ve iş yaşamında bir arada yaşayan kuşakların empati kurarak birbirlerini anlamaya çalışmaları, mevcut görüşleri ve ön yargılarıyla değerlendir- me yapmaktan kaçınmaları, çatışma kültürünün oluşmasını engellemek için yapılması gereken- lerin başında geliyor. Böyle dönemlerde eski ku- şaklar, değişime mesafeli dursa da yeni kuşaklar bunu, sürecin doğal bir parçası olarak görmeli ve eski kuşaklara zaman vermelidir. Eski kuşaklar ise yeni kuşakları gelişimin ve değişimin itici gücü olarak görüp yenilik ve gelişme çabalarına destek olmalıdır.
X Kuşağı
Bu kuşağın en önemli özelliklerinden biri geçiş kuşağı olmasıdır. Özellikle değişim rüzgarla- rının ve toplumsal dönüşümlerin yaşandığı
bir dönemdir. Hem gelenekselin hem de değişim süreçlerinin özelliklerini bir arada barındırır. Teknolojik dönüşümleri de yaşamış ve yeniye adapte olmuştur. Çalışmayı ve para kazanmayı çok önemser ancak gelişim talebi de vardır. Kurumsal aidiyet duygusu vardır ancak kariyer fırsatlarını değerlendirmek ister. Otoriteyi kabul eder ve saygı gösterir. Ancak kendi bağımsızlığını da önemser. Günümüzde iş yaşamı içinde oranı, yüzde 40-43 düzeyle- rindedir. Bu dönemin iş karakteristiği; başarı, kariyer, çalışkanlık ve rekabetçi olmaktır.
Y Kuşağı
Farklılığın en belirgin olarak hissedildiği ve en çok gündem oluşturan kuşaktır. Yaşamsal standart- ların değişmesiyle daha fazla olanağa sahiptirler. Bireysellik, girişimcilik, rahatlık, teknolojiye uyum, kültürlerarası etkileşime açıklık, yaratıcılık ve yenilikçilik ön plana çıkan özellikleridir. Bununla birlikte eğlence, başarı, yeni şeyleri deneme, ha- yallerinin peşinden koşma, sorgulama unsurlarına önem verirler. İş ve yaşam dengesinin kurulması önemlidir. Günümüzde iş yaşamı içinde oranı %33- 35 düzeylerindedir. Bu dönemin iş karakteristiği; aidiyet duygusunun zayıflığı, kısa vadeli hedefler ve yükselme, takdir edilme ve değer görme, işveren markasının önemi ve gelişim fırsatının sunulmasıdır.
Z Kuşağı
Şimdilik tanımlanmış son kuşaktır. Teknolojiyi çocukluktan itibaren yaşamının her anında kullanır ve teknoloji bağımlılığı baskındır. Bu nedenle, dijital kuşak olarak da tanımlanır. İnternet aracı- lığıyla sosyalleşmeyi tercih eder. Sonuç odaklılık, analitik zeka, yaratıcılık, yeniliğe adapte olma hızı, bireysellik, tatminsizlik, tüketime ve lükse meyillilik, otorite kabul etmeme, uyum problemi ortaya çıkan diğer özellikleridir. 2-4 yıl içinde iş yaşamında görülmeye başlayacaklar. Bu kuşağın iş karakteristi- ğinin; bireysel çalışma talebi, otoritenin olmaması, kısa dönemli iş süreçleri, serbest ve özgür çalışma ortamı ve başarı odaklılık olması bekleniyor.
51