Page 19 - Yıldız'da Yaşam-Strateji Özel Sayısı
P. 19
zaman, aşılar pandeminin birinci yılında hazırdı ve biz de aşılanmaya başladık. Bugün baktığımızda 4 milyarı aşkın kişinin aşılandığını görüyoruz.
Bilimin ve teknolojinin geldiği bu noktada, 1918’deki İspanyol Gribi salgınından farklı olarak şöyle pozitif bir durum var: O zaman insanların birçoğu açlıktan öldü çünkü salgınla beraber tarlaya gidip çalışacak kimse kalmadı, ayrıca sevkiyat da durdu. O zamanlar toplumun yüzde 80’i tarımda çalışıyordu. Şimdi bakıyoruz büyük bir kıta olan Amerika’da bile nüfusun sadece yüzde 1,5’i tarımda çalışıyor. Dolayısıyla bu güncel salgında açlık yaşamadık. Tabii bir de internet faktörü var. İnternetimiz
hiç kesilmedi yani iletişim kopmadı, ayrıca eğitim de durmadı.
Bir yandan da aşıyla ilgili birçok tartışma, aşı karşıtı görüşler var... Aşı karşıtlığının tarihi çok eski. Çok
basit bir örnek vereceğim: Dünyada 270 milyon Hepatit B taşıyıcısı var, hastaların yüzde 5’i maalesef virüsü atamıyor. Bu grubun yüzde 1’i daha kronik hepatit oluyorlar, ardından da hastalıkları siroza doğru gidiyor. Ülkemiz, Hepatit B için 1998 yılında rutin aşı programına girdi. 1980’lerde bu aşı ile alakalı çok yoğun tartışmalar vardı; multipl skleroz’a mı yol açıyor diye. O zamanlar kliniklerde kronik hepatit olan birçok çocuk vardı. Şimdi
bu gibi durumlar kalmadı. İşte bu, aşının etkisi. Gel de köpek ısırdıktan sonra kuduz aşısı olma! O köpek kuduzsa ve o virüsü bize bulaştırdıysa aşıyı yaptırmamak yüzde 100 öldürücü. Mesela hiçbir aşı karşıtının “Ben kuduz aşısı yaptırmam.” diyeceğini zannetmiyorum.
COVID-19 konusunda aşı çalışmalarının başarıya ulaşmasının nedeni, bağışıklık sisteminin virüsün üstesinden gelmesiydi. Bağışıklık sisteminin üstesinden geldiği hastalıklarda aşılar daha başarılı olabiliyor. Mesela çocuk felci, çiçek gibi birçok bulaşıcı hastalık aşı sayesinde kontrol altına alındı, alınıyor. Tıpta şöyle bir olay vardır; tedavi mi korunma mı? Toplum açısından her zaman korunma önde gider. Korunma maliyet açısından da önemlidir.
Aşıların olmadığı bir senaryoda neler olurdu?
Hep duyduğumuz sürü bağışıklığı nedir? Bir salgını kontrol altına alabilmek için o toplumun en az yüzde 60-70’inin iyi kötü hastalığı geçirmesi ve antikorlarının olması lazım. Mesela bir toplulukta
herkes duyarlıysa bir kişinin öksürüğüyle, hapşırmasıyla virüs ulaştığı alana kadar bulaşıyor. Yapılan hesaplar şunu gösteriyor: Aşılar olmasaydı bu pandeminin kontrol altına alınması 7 ila 10 yıl arasında sürerdi. Sizce insanlığın bu süreyi beklemeye tahammülü var mı? Yani COVID-19 salgını iki yılda bütün insanlığı felç etti bile!
Farklı firmaların değişik aşı yöntemleri
var ama sonuçta hangi yöntemi kullanırlarsa kullansınlar virüsün dikenimsi çıkıntılarına karşı aşıyla antikor elde edilebiliyorsa o aşı etkilidir. Dünyada ilk kez uygulanan mRNA aşıları Amerika ve dünyanın birçok yerinde, Biontech’in geliştirdiği aşı gibi aynı yöntemi kullanıyor. “Genetik yapımızı bozacak mı, değiştirecek mi?” diye hep soruluyor. Bir DNA, bir de RNA vardır, RNA’lar hücrenin çekirdeğine giremez; girse şimdi dedikleri gibi beş kulaklı,
üç gözlü insanlar olurdu! Bu aşılar, gebelere yapıldı ve bir problem olmadı. Bir aşının problemli olup olmadığı 3-6 ayda ortaya çıkıyor. Aşıların birinci yılına geldik ve ortada bir şey yok, yani rahatlıkla aşılar güvenli diyebiliriz. Aşıların, önce
faz çalışmaları yapılır, bilimsel iş birliğinin çok güzel geliştiği bir alandır bu. Mesela
Pfizer, sadece bizde değil, dünyanın birçok yerinde (çok merkezli çalışma diyoruz bunlara) duyarlı kişileri aşı programına aldı. Tüm Türkiye 600 gönüllü hastayla,
biz de Cerrahpaşa olarak 60 gönüllüyle katıldık. Bunu dünya genelinde düşünün yani farklı ülkelerden, farklı yaş gruplarından farklı alanlarda çalışan, farklı bağışıklık sistemlerine sahip kişilerde denendi. Bakıldı ki gerçekten etkili; Dünya Sağlık Örgütü ve ilgili kuruluşlar hemen onay verdi. Çin’de
de iki firma, inaktif dediğimiz, bildiğimiz bir yöntemle aşı geliştirdi.
Yine çok gündemde olan bir konu olarak aşıların yan etkilerini de konuşalım... Aşılar gerçekten bu kadar tartışma yaratacak etkilere sahip mi?
Aşıların yan etkisi yok mu? Tabii ki var. En basitinden birkaç gün kas ağrıları, ateş olur ama bunlar bir iki günlük olaylardır. Mesela aşıya bağlı gençlerde kalp kası iltihabı oldu ama bu durum bir milyon kişinin 17’sinde gelişti. Zaten biz durmadan virüs alıyoruz, hiç geçirmesek yılda 2-3 nezle ve soğuk algınlığı olmuyor mu? İşte o virüsler de kalp kası iltihabı yapabiliyor. Şu anda yoğun bakımda yatan hastalara bakıyoruz; büyük çoğunluğu aşısız ya da eksik aşılılar. Hastalığı geçirenlere bakıyoruz, aşılılar ama çok hafif geçiriyorlar. Aşılar arasında etkinlik olarak fark var mı? Tabii ki, mesela inaktif aşıların etkinliği mRNA aşılarına göre daha az. mRNA daha yeni bir teknoloji olarak öne çıkıyor.
YILDIZ’DA YAŞAM STRATEJİ ÖZEL SAYISI 17